18.07.2017

SELAM ÇOK ÖNEMLİYMİŞ

1987 yılında din görevlisi olarak Almanya’ya gitmiştim. İlk görev yerim rahat görev yapmaya elverişli değildi. Bu sebeple, din hizmeti yanında çeşitli etkinlikleri de yapabileceğimiz bir yer aramaya başladık. Bir yıl sonra, isteklerimizi karşılayacak bir yer bulduk. Bir inşaat firmasına ait 4000 m2 alan içinde 500 m2 büyüklüğünde hazır binası da bulunan bu yeri almaya karar verdik.

Cami Dernek Temsilcileri ile birlikte, yeni bulduğumuz adrese sıkça gitmeye başlamıştık. Ana caddeden cami yönüne doğru döndüğümüzde, bahçe içinde iki katlı bir evin önünden geçerdik. Bahçesinde çalışmakta olan ev sahibine Almanca selam verir, birkaç güzel sözden sonra yolumuza devam ederdik

Alım satım işleri için resmi işlemlere başladığımızda, oraya mahsus bir uygulamayla karşılaştık. Yani, cami yeri olarak düşündüğümüz bölgedeki “Aileler Birliği” denilen derneğe gidip, bu mahallede cami yeri almak istediğimizi iletecek ve onların onayını alacaktık.

Aileler Birliği ile toplantı yapmak için, bir mekan kiraladık. Nihayet birer ikişer gelmeye başladılar. Yeterli katılım olunca görüşmelere geçildi. Bizin cami dernekçileri, şehir merkezinde sıkışıp kalmış olan Cami Derneğini buraya taşımak ve üyelerinin ibadet ihtiyacı için de mevcut binanın 300m2 lik bölümünü cami yapmak istediklerini anlattılar.

Sıra o mahallede oturan ailelerin ne diyeceklerine gelmişti ki; ilk söz alan “Cami ve ezan bana İran’ı hatırlatıyor. Bu sebeple ben bu işe karşıyım” dedi. İkinci söz alan da olumsuz görüş belirtti ve homurdanmalar eşliğinde salonu nahoş bir hava kaplamıştı. Endişelenmeye başlamıştık ki arkalardan bir Alman söz aldı ve ön tarafa kadar geçip dinleyicilerle göz göze geldi ve tok sesiyle; “Arkadaşlar! Cami diye bahsedilen yere en yakın oturan benim. Evim de işyerim de onların karışışındadır. Bu beyler birkaç haftadır buraya gelip giderken, tam benim evimin önünden geçiyorlardı. Her defasında bana selam verdiler ve iyi dileklerde bulundular. Selam verenlerden zarar gelmez. Gelirse de önce bana gelir. Her şeye rağmen ben hiç endişe taşımıyorum.” dedi.

Aileler Birliği Sözcüsü “En yakın komşu olarak sen rahatsız olmadığına göre, bizim için sorun kalmamıştır. Ben bu teklife olumlu bakıyorum ve evet oyu kullanıyorum.” deyince; diğer üyeler de olumlu görüş belirttiler. Hemen orada bir tutanak hazırlandı ve bu olumlu sonuç, şehrin belediyesine ulaştırıldı ve yeni cami için hayırlı bir netice alınmış oldu.

 

MÜFTÜ BEYİN SELAMI

Küçük bir şehirde, orta yaşlı bir kişi mahalle içinde bakkal çalıştırıyordu. Bakkalcının işi de, mahalleli ile ilişkileri de iyi durumdaydı. Nasıl olduysa bir gün bakkala alkollü içecekler koyup satmaya başladı. Mahalleli, bakkalcıyı alkollü içecek satmaması konusunda uyardı. Bakkalcı vazgeçmeyince, mahalle halkı önce alışverişi, sonra da selamı kesti.

Bakkalcı hiç bir şey satamaz olmuş ve dükkanının önünde boş boş oturmak durumunda kalmıştı. Komşularının alışverişi kesmelerine bir mana veriyor ama, selamı da kesmelerine hiçbir anlam veremiyordu. Günler haftaları, haftalar da ayları kovalıyor fakat, bir türlü iyileşme olmuyordu.

Bir gün ilçe müftüsünün o tarafa işi düşmüştü. Dükkanın önünde oturmakta olan bakkalcıya “Selamün aleyküm” diye selam verdi. Kendini tanıtıp hal hatır sorduktan sonra, müftü bey ayrıldı gitti. Bakkalcı kendince şöyle bir akıl yürüttü: “Bu şehirde dinimizi en iyi bilen müftümüzdür. O bana selam verdiğine göre, demek ki ben selam verilmeyecek kadar kötü biri değilmişim. Komşular benimle alışveriş etmeyebilirler ancak selamı kesmemeliydiler. Selamı kesmekle yanlış davrandılar. Ama dükkanıma alkollü içecek koymakla da ben hatalı davrandım ve komşularımı darılttım.” dedi

Bunun üzerine dükkancı, aklını başına topladı ve derhal alkollü içecekleri çöpe attı. Mahalleli önce selam vermeye, arkasından da alışveriş etmeye başladı. Böylece bir selam, mahallede barışı tekrar tesis etmiş oldu.

İnsanları tanıştıran, kaynaştıran, kırgınlıkları gideren ve dargınların da barışmasına vesile olan selamı ihmal etmeyelim. Selam ile, birbirimizi sevdiğimizi, güvendiğimizi ifade etmiş, bu suretle de çevremizde huzuru tesis etmiş oluruz

Cennetin bir adı da “Darüs-Selam=Barış ve esenlik yurdu” dur. Eğer biz etrafımızda bir huzur atmosferi oluşturabilirsek, bunun ödülü olan cenneti de hak etmiş olacağız. Ne mutlu evini ve iş yerini küçük bir cennete çevirebilenlere!

 

                                                                          Turgut AÇARİ

                                                                             İl Müftüsü