27.07.2017

SAMİMİ OLANLAR, İYİ HACI OLURLAR

Hac, gücü yeten insanların ihramlı olarak, arefe günü Arafat'ta vakfe yapmaları ve bayram günlerinde de Kâbe’yi tavaf etmeleridir. Kur’an-ı Kerim'deki: “Gücü yetenlerin Kâbe’yi ziyaret etmeleri, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır.” davetini duyup, " Lebbeyk Allahümme lebbeyk=Buyur Allah'ım, davetine geldim," diyebilen insanların kutsal yolculuğudur.

Bazı ibadetler gizlidir ve derin manalar içerir. Bunun en güzel örneği oruçtur. Biz söylemezsek oruçlu olduğumuzu kimse bilemez. Şayet camiye gitmezsek, namaz kıldığımızı kimse göremez ve de bilemez. Ama hac aleni ve evrensel bir ibadettir. Bu ibadeti, yerli ve yabancı milyonlarca insanın önünde yapma gereği vardır. Bu sebeple hac ibadetini özenerek ifa etmeli ki, Müslüman’a yakışsın Allah beğensin ve kabul etsin.

Hac ibadeti farklı ve özeldir. Bazı ibadetler günde, bazıları haftada ve bazıları da yılda bir veya birkaç kere yapılırken; hac ömürde bir kere yapılır ve bu, o mü’min için yeterli olarak kabul edilir. Ayrıca çok sevap kazandıran ve günahlardan arındırıp yeni doğmuş gibi tekrar evine dönme imkânı sağlayan bir ibadettir.

Hacı adayı, önceden belirlenmiş işaretleri takip ederek hedefe varmaya çalışan bir yolcudur. Yol ve işaretler Allah ve Resulü tarafından belirlenmiştir. Öyleyse Hedef nedir? En baştaki hedef Allah'ın rızasına kavuşmaktır. Daha sonra çok sevap elde etmek ve günahlardan arınmak tır. Nihayetinde de cenneti kazanmaktır.

İyi bir hacı olabilmek için, hac ibadetinin bütün şartlarını özenerek yapmak lazım. Boş vakitlerimizin tamamına yakınını ibadetle, dua ile ve tövbe ile değerlendirmelidir. Ayrıca bu ulvi seyahatin gereği olan adab-ı muaşeret kurallarına da riayet ederek, arkadaşlarımızla uyum içinde olmamız icap etmektedir.

Sevgili Peygamberimiz (S) “Kabul olmuş bir haccın alameti, kişinin hacdan sonra hayatının, önceki hayatından daha hayırlı olmasıdır.” Buyurmaktadır. Yani hacdan sonra, kişinin ibadetlerinde işlerinde ve diğer davranışlarında iyileşmenin görülmesi, haccın kabul olduğuna işarettir.

Bizim kültürümüzde, “hacı olmak ve hacı kalmak,” diye bir tabir vardır. Yani hacı olmak için büyük ve zahmetli bir çaba gösteriyoruz. Hacı kalabilmek için de bir o kadar belki daha fazla çaba göstermemiz gerekir.

Hal böyle olunca, Kâbe’yi gören gözler bir daha harama bakmamalıdır. Kutsal yerlerde Allah'a açılan eller, haram şeyleri alıp vermemelidir. Kâbe’de yürüyen ayaklar, bir daha harama gitmemelidir. Lebbeyk diyen diller de, yalan, küfür ve dedikodu yapmamalıdır.

Hac ibadetinin bu duygu ve anlayış içinde yapılmasını, hacı adaylarımızın salimen gidip, ibadetini güzelce yaparak başarılı olmalarını ve günahlarından da arınıp, iyi bir hacı olarak, sağ-salim hanelerine dönmelerini Yüce Mevla'dan niyaz ediyorum.

 

                                                                           Turgut AÇARİ

                                                                               İl Müftüsü